27 Nisan 2011 Çarşamba

Müslüman'ın devrime mensubiyeti

Devrimin tarihle, insanın devrimle ilintisi beşeriyetin yaratılması iradesinin içinde mündemiçtir. Kelimelerin öğretilmesi ile fikrî zemin oluşturulmuş, meleklerle desteklenmiş, İblis ile sınanmış ve nihayetinde ihlâs ile yapılan tövbenin gücü nefs putuna galip gelmiştir. Âdem’in Allah’ın öğrettiği kelimelerle yaptığı tövbe, İblis’in tanrılaştırmaya doğru götürdüğü nefsinin imtihanı olmuştur. Âdem’in Allah nezdindeki yerini keşfi, meleklere, şeytana, ateşe ve toprağa, hatta tüm kâinata haddini bildirmiştir. Herkesi hududuna itmiş, her şeyi yerli yerine yerleştirmiştir.

İfadeye çalıştığım şey, bir insanlık tarihini içeriyor aslında. İnsanın tarih içerisindeki tevhid imtihanını... Hak ile gönderilenler “lâ” diyerek başladılar söze. Reddederek inanmaya koyuldular. İlahi iradeye aykırı hareketlerin topuyla restleşerek, tevhidi bozacak inanç fazlalıklarını ayıklayarak öze çağırdılar. Hak ile gelenler, hakka halel getirenleri hizaya çekmek için görevlendirildiler.

Zenginliği, mülkü, iktidarı, oğulları, bahçeleri ve yüksek binaları kendine yeterli görüp tuğyan edene “hayır” deme göreviyle gelen elçiler, tek olan Allah’ın hak ettiği tazim ve saygıyı yöneldiği yanlış istikametten alıp aslına rücu etmekle vazifelendiler. Sahte tanrıların oyunlarını bozmakla ve sahte kulları dosdoğru abid yapmakla saltanatları sarstılar, yıkılmaz sanılan iktidarları devirdiler. İnsanın insana kulluğunu reddederek inşa edilmiş dev zihin bloklarını çökerttiler.

Fakat biz, İbrahim (as) peygamberin vazettiği gibi putları kırıp boynuna baltamızı asamadık! İhanet ettik! Kendimize emanet olamadık, eğildik, büküldük, yerlerde süründük kendimizle baş başa kaldığımızda. Bir buzağı karşısında eğilmek için kırk gün yetti. Kendi ellerimizle yonttuklarımıza, şekillendirdiklerimize, parlattıklarımıza taptık. İhanet ettik! Kudret helvası ve bıldırcın yemeye tahammül edemedik! Soğan ve sarımsak için özgürlüğümüzden vazgeçtik… Köle olduk… Yiyeceğimiz iki farklı lezzet hürriyetten tatlı geldi, zulme döndük… Özgürlüğümüzü verebileceğimiz tek makama ortaklar bulduk, vaadimize sadık kalamadık… Onların karşısında kıyama geçtik, elinde bulundurduğu güç karşısında eğildik büküldük, rükû ettik, secde ettik. Bütün kurbanlarımızı ona sunduk, varlığımızı ona armağan ettik… Ovalara saraylar, dağlara köşkler yontan Semudlular’ın gayretlerine gark olduk. Dağlarda köşkler, bahçeler, çeşme başları ve salkım salkım hurmalıklar edinmenin peşindeyiz. İnsanlık tarihinin en bulaşıcı gayretine saplandık kaldık.

İnsanlığın çoğu zaman mücadele edemediği bu tarihi hastalığı seçilmiş salih bir zümre ise yendi. İnsanlık her haddi aştığında, azgınlıklarında her ileri gittiklerinde onların bu gidişine dur diyen vazifeliler yahut vazifesinin şuurunda olanlar geldi. Mülk ve iktidarın asıl sahibi dışında gösterilen bütün teveccühlerin yanlış adrese yöneldiğini, Tek İlah’a kul olmak için gelmiş insanların kendi elleri ile yonttukları makamlara, kendi elleri ile yonttukları binalara, koltuklara, kendi elleri ile yonttukları sevgilere ve nefretlere, eşlere ve çocuklara, kendi elleri ile yonttukları ve parlattıkları patronlara, kendi elleri ile seçtikleri veya seçemedikleri iktidarlara tapamayacaklarını hatırlattılar.

İnsanlığımızı, yaratan ve yaratılmışlar nezdindeki yerimizi, davranış ölçülerimizi (kıyam- rükû – secde), kulluk kodlarımızı hatırlattılar. Hz. Peygamber (sav) Hz. Ali’yi omzuna çıkarıp Kâbe üzerindeki putları gizlice kırdırdığında peygamber değildi henüz. Hz. İbrahim (as) de yıldızları, güneşi ve ayı ilahlıktan alaşağı ederken henüz peygamber değildi. Fazlalıklardan kurtulmanın fıtratlarına kodlanmış olduğu bu seçkinlerin öğretmesidir bütün devirmeler.

Fıtratın bozulmasına karşı koyuş, yürürlükteki bir dizi kurallar bütününün döneminde uygulanamaz kılınması demekti. Bunun anlamı ise dönemin güç ve iktidar sahipleri ile büyük bir mücadele anlamına geliyordu. Bu büyük mücadelede fıtratın itkisi ve ilahi iradenin maksadının elçilerde tecellisi ile ne yapılması gerektiğini iyice belleyen insan, devrinin değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek kanunları ve o kanunların koyucuları ile mücadele etti. Sermaye devlerine iktisadı öğretti, ahlaksıza edebi, hukuksuza hakkı, zalime adaleti, mazluma baskı karşısında direnmeyi öğretti.

Kuzey Afrika’da yükselen devrim sesleri işte bu tarihi sürecin biraz da gecikmiş olan izleğidir. Olması gerekendir. Müslüman’a vahyedilenin ta kendisidir. Tunus’ta ekilen, Mısır’da yeşeren, Libya’da çiçeğe duran, Yemen’i, Suudi Arabistan’ı, Suriye’yi, Lübnan’ı, Ürdün’ü, Fas’ı, Cezayir’i etkisi altına alan, kalbimizi çatlatırcasına heyecanlandıran bu hareket peygamberi bir geleneğin günümüz halkasıdır. Tek adam putunun yıkılıp baltaların boynuna asılmasıdır. Borsa, faiz ve dövizin yönünün değişmesidir. Katar’da, Dubai’de külçelerden oluşmuş odalarında yığmakla bitiremeyenlerin akıbetlerinden titremesidir. Bütün orantısız güç sahiplerinin hizaya gelmesidir.

Müslümanların sessizleştikleri, sessizleştikçe durgunlaştıkları,durgunlaştıkça tepkisizleştikleri  ve yönetilmeye en müsait kitle oldukları yönündeki algıları paramparça eden bu hareketlenme, ilahi vazifesinin şuurunda olanların tarih sahnesine bütün ihtişamıyla tekrar çıkmasıdır. İslam’a mensubiyeti olanların onurlarının iadesi, cibilliyetinin aslına uygun hale getirilmesidir.

İslam ülkelerindeki tek adam iktidarlarına, dünyadaki tek ülke hegemonyasına cevaptır. Tahrir Meydanı’nı hınca hınç doldurup bizi uykularımızdan eden kalabalıklara, halkını vurmayıp Malta’ya kaçan Libyalı pilotlara, Suudi Arabistan’da, Yemen’de, Bahreyn’de, Katar’da on yıllardır biriken sessizliklerini tepkiye çeviren kardeşlerimize vicdanımız oldukları için, kadim vazifemizin yeniden inşası adına kocaman bir ses oldukları için, sınır tanımazlara hadlerini bildirdikleri için, sermayenin seyrini bir anlığına da olsa darma duman ettikleri için minnet ve şükran duyguları ile dopdoluyum.

Bu hareketlerle tüm insanlık şunu iyice öğrendi: Tunus’ta genç bir üniversiteli kendini yakarsa, dünya yanar!

Adalet Canlı Akbaş
Not: Bu yazı Kurtuba dergisinin 8. sayısında yayınlanmıştır.

1 yorum:

aybuke dedi ki...

selam olsun Hak'tan başkasına boyun eğmeyenlere, Selam olsun İbrahimi duruşu bozmayanlara, Selam olsun özgürlük uğruna yananlara, yakılan ateşlere ve buna kayıtsız kalmayanlara.yüreklerde başlayan yangın sönmesin ki özgürlük ateşini harlandrılanlar unutulmasın, devrim ve özgürlük, hak ve adalet her daim dimdik ayakta kalsın, Selam olsun ümmetin özgür gençlerine...