3 Şubat 2011 Perşembe

Mısır Konsolosluğu önü Tahrir Meydanı gibiydi

Dün gece Mısır Konsolosluğu önündeydik. Dostum Selman Maltaş ile buluşup gittik. hava soğuktu. Çok soğuktu ama içimizi Tahrir meydanındaki isyan ateşleri ısıtıyordu.

Akşam 7 gibi işten çıkarken cebime İHH'dan mesaj geldi. "Mısır'da katliamlar başlayabilir. Kardeşlerimizle dayanışmak için saat 9'da Mısır Konsolosluğu önünde olacağız." yazıyordu. Ne yapmam gerektiğine karar veremedim. Gidip gitmeme konusunda kararsızdım. Hava buz gibi soğuktu. Aklıma Selman geldi. Aradım. "Abi, evden yeni çıktım. Levent'e eyleme gideceğim" deyince, "ben de geliyorum" deyiverdim. Mecidiyeköy'de buluştuk. Metro ile Levent'e gittik. Benim aklımda İsrail Konsolosluğu eylemleri kalmış, yanlış geldiğimizi fark ettik. Taksicilere sorup 4. Levent'e gitmemiz gerektiğini öğrendik. Soğuk havada, ellerimiz cebimizde nihayet Mısır Konsolosluğu'nu bulduk. Polis, çevresini demir bariyerle çevirmiş. Eylem 9'da başlayacaktı ama biz biraz erken gelmiştik. Alanda bizden önce gelen bir kaç kişi vardı. Dakikalar geçtikçe kalabalık yavaş yavaş artmaya başladı. Eyleme kadınlar da gelmişti. Ellerinde dövizlerle gruplar halinde gelenlerin sayısı arttıkça ortam da ısınmaya başladı. AP'nin muhabiri eylemcilerle röportaj yapıyordu. Konuşanların söylediklerini dinleyince Selman'a; "Mısır'da devrim tamamlanmış dostum" dedim.
Renkli şapkasıyla şair doktor Alper Gencer'i gördük. Ayaküstü muhabbet ettik. "Tahrir meydanında çocuklar kaybolmuş" dedi. "İnsanlar ölebilir ama çocukların kaybolması çok kötü" diye ekledi. Canımız sıkıldı. İHH Başkanı Bülent Yıldırım alana gelince sloganlar da bir bir yükselmeye başladı. Bülent abiyi gören basın mensupları da röportaj için adeta sıraya girdi. Mesai saati dışında olduğum için ben sadece eylemin heyecanını soluyordum. Saat 9 buçuk gibi eylem başladı. "Yaşasın küresel intifada", "İstanbul'dan Mısır'a direnişe bin selam", "Firavun Hüsnü hesap verecek", "Zalim Hüsnü İsrail'e defol" en çok atılan sloganlardı. Selman ile sözleştik ve biz de "Hasan El Benna yolun yolumuz", "Seyyid Kutuplar direniyor" diye iki slogan hediye ettik konsolosluk eylemcilerine. Hava buz gibi soğuktu ama bizim içimizi Mısır'daki isyan ateşi ısıtıyordu.

Nureddin Şirin, mikrofonu eline aldı ve konuşmaya başladı. Mısır'dan yeni haberler verdi. Direnişin devam ettiğine dair bilgiler aktardı. Ardından Kur'an-ı Kerim okundu. Peşinden kısa konuşmalar, hep bir ağızdan söylenen marşlar ve ardı arkası kesilmeyen sloganlarla meydan iyice kendine geldi. Tanıdık dostlarla merhabalaştık. Mısır'daki devrimi kısaca kritik ettik. Saat 10 buçuk gibi meydandan ayrıldık. Biz ayrıldığımızda Nureddin Şirin, "12'ye kadar buradayız" diyordu. Ama bizim yolumuz uzundu. Eyleme ara vermek zorundaydık.
Hava buz gibi soğuktu, üşümüştük. Ama değerdi doğrusu; "devrimde bizim de tuzumuz olsun" diyerek gelmiştik eyleme. Kafamızda bin bir düşünce, dilimizde dualarla evin yolunu tuttuk...

Hiç yorum yok: