3 Şubat 2011 Perşembe

"Bitti sanıyorduk yeni başlıyormuş"


Şalakani dün Radikal'e iki mektup yazdı. Birincide önceki gün Tahrir Meydanı'ndaki coşku, ikincisinde ise aynı meydandaki çatışmalar var.


Dün Radikal’e kısacık bir mektup gönderebildim. Zaten cep telefonları uzun süre çalışmadı. Koray akşamüstü bana ulaşabildiğinde kısaca konuşabildik. Sonra zaten telefon kapandı. Hayatımda hiç bir milyon kişiyle slogan atmamıştım. Hayatımın en güzel günlerinden
biriydi.
Mısır tek vücut bağırdık durduk: Mübarek Git! Akşam yanıt geldi: Gitmiyorum. Hepimizde bir hayal kırıklığı. Bu iş bitti sanmıştık. Yeni başlıyormuş.

Anayasal olarak Hüsnü Mübarek’in eli çok güçlü. Zaten ona bir şey olsa, başkan yardımcısının, yani Ömer Süleyman’ın yeni bir başkan seçilmesi için 60 gün içerisinde ülkeyi seçime götürmesi gerekiyor. Ancak anayasal olarak seçime katılabilmek için öyle kriterler var ki, gerçekten kazanma şansı olanların seçime girmesi bile mümkün değil. Baradey ve diğerleri... Aday bile olamazlar.

Bunu Mısır’da herkes biliyor. Bu nedenle Mübarek gitmeyeceğim dediği zaman, insanların ne hissettiğini anlıyorsunuzdur. Şimdi ne olacak? Cumaya kadar çok büyük olaylar bizi bekliyor. İhvan da (Müslüman Kardeşler) tutum değiştirdi. Daha önce Baradey’in arabulucu olmasını kabul ediyorlardı. Şimdi öyle bir pozisyonları olmadığını söylediler. Taleplerimiz Tahrir Meydanı’ndaki halkın talebiyle aynı dediler: “Mübarek gidecek. Ondan sonra orduyla diyaloğa gireriz.” Geçiş döneminin başlaması için şartları belli.

Kimseye maaş ödenmiyor 
Bu arada Mübarek bizi bölmek için elinden geleni yapıyor. Kimseye maaş ödenmiyor. Biz öyle zengin bir ülke değiliz. Çok dayanamayız. Bilirsiniz orta sınıf, işçilere göre biraz daha tahammülsüzdür yoksunluğa. Bu nedenle hareketten çekilmesi için rejim ekonomik baskı yapıyor.
İhvan içinde de bir ayrışma var. Gençler AKP’ye benzer bir siyasi hareket mümkün mü diye soruyorlar. Yanlış anlaşılmasın. AKP çok farklı. Ancak yine de yaşlı İhvancıların radikalliği gençlerde yok. Eğer bir dönüşüm olursa büyük olasılıkla Türkiye gibi bir İslamcılar içi ayrışma da olur. Ama “Mübarek’ten bir kurtulalım da gerisini biz hallederiz” diyor herkes.

Erdoğan’ın konuşması insanları çok etkilemiş gibi. Erdoğan’ın Mübarek’e “halkını dinle” demesi çok önemliydi. Biraz geç oldu, iyi oldu. Şimdi Mübarek bizi dinlemiyor. Ne olacak göreceğiz. Yarın belki başka bir gün olur.

“Mübarek’i Türkiye’ye çağırın” 
İlk mektubun üzerinden 1-2 saat geçmişti ki tekrar aradım. Bu arada internet geldi. Ama e-posta atmaya zamanım yok. Durum çok kötü. Mübarek ve Başkan Yardımcısı Ömer Süleyman planlarını işletmeye başladı. Güya isyancılara karşı halk ayaklanmış, Tahrir Meydanı’na geliyormuş. Parayla tuttukları binlerce şehir eşkıyasını üzerimize saldılar. Amaçları belli. Bu insanlar bize saldırıyorlar. Biz ya kendimizi koruyacağız ya da onlara saldıracağız. Bizi bize kırdırıyor Mübarek. Sonra orduyu üzerimize salacak. Hepimizi kıracak. Korkunç ve tehlikeli bir plan.

Buradan Erdoğan ve Türkiye’ye sesleniyorum. Bölgesel bir güçseniz, kendinizi kanıtlamak için bir fırsatınız var. Buyrun, bir arkadaş gibi önerilerde bulununuz Mübarek’e. Davet edin. Arap ülkelerine gitmez, Batı’ya sığınmaz. Ama belki Türkiye ikna ederse gider. Erdoğan dün halkını dinlemesini tavsiye etti Mübarek’e. Bir kere de Ankara’da söylesin. Hatta Mübarek Bebek’teki elçilikte otursun. Gitsin de, nasıl olursa olsun.

Hiç yorum yok: