4 Şubat 2011 Cuma

"İran değil, Türkiye gibi olmak istiyoruz"


Şalakani, Mısır'da laiklerin İslamcılarla ortak hareketini eleştiren Özkök'e yanıt verdi: ?Cami yegâne toplanma yeri. İran değil Türkiye'yi istiyoruz?.
Radikal’e gönderdiğim mektuplar sayesinde bir çok yeni insanla tanıştım. Dün internet tekrar geldi. E-postalarıma baktım. Bu sefer sakin kafayla oturup bir mektup yazdım ve Radikal’e yolladım. Size gönderdiğim ve telefona okumadığım ilk mektup bu oldu. Onu Radikal’in internet sayfasında bulabilirsiniz

Bu mektuptan sonra Ertuğrul Özkök’ün yazısından haberim oldu. Türkiye’de kaldığım zamanlarda ne
 kadar önemli bir gazeteci olduğunu hatırlıyorum. Koray bana daha o zamanlar Türkiye’nin Thomas Friedman’ıdır demişti. Özkök benim gibi bir sekülerin camiden başlayan bir eyleme katılmasını yadırgamış, bu ona tuhaf gelmiş. Erken bırakıp eyleme gitmeyi namaza saygısızlık diye yorumlamış. Hele dindar olmadan camiye gitmeyi bir tür takıyye olarak görmüş. Bu sözcüğü Arapçadan iyi tanıyoruz. Aslında isabetli bir soru soruyor. Açık açık yazsa daha iyi değil mi? İslamcılarla bir aradasınız, İran gibi olursa ne yapacaksınız?

TÜRKİYE MISIR DEĞİL
İlk konudan başlayalım. Cami Türkiye’de başka, Mısır’da başkadır. Türkiye’de çok politikleşmiş, sosyal hayattan kopmuş, koptukça da biraz ciddileşmiş bir cami kültürü var. Burada öyle değil. İnsanlar camilerde takılır. Namaz kılmadan da takılır bazen. Daha bir hayatın içindedir. Yani seküler biri camiye gidince İslamcı olmaz. Çok dindar olmayanlar nasıl sizin orada bayramda camiye giderler, bizim burada da öyle. Rahattır yani. Bana gelince. Koray, Özkök’ün de umreye gittiğini söyledi. Çok şaşırdım. Yani böyle bir köşe yazısından sonra. Ama ona kim bilir ne demişlerdir? Yanlış anlaşılmasın. İnançsız biri değilim. Ama dindar da değilim, siyasi olarak sekülerim. Hadi İslamcılar bize hem inançlısın hem seküler nasıl oluyor dese anlarım. Ama Özkök gibi laikler hem sekülersin hem camiye gidiyorsun diye sorunca anlayamıyorum.
Mısır’da cami dışında nerede toplansak üzerimiz de devlet geliyor. Elbette camiyi kullanacağız. İslamcılara mı bırakalım bu kadar önemli bir yeri? Bize beraber olmak güç veriyor. İslamcı ya da seküler, Hıristiyan ya da Müslüman, tek bir şey yapmaya çalışıyoruz. Demokrasi için uğraşıyoruz. Diktatörümüzden kurtulmaya çalışıyoruz. Ben İslamcı değilim. Gündemlerini de sevmiyorum. Ama olsun, demokraside bunu konuşalım istiyorum. Bizi kim olursak olalım dinlemeyen Mübarek’e beraber bağırıyoruz.

MISIR, İRAN DEĞİL
Özkök’ün bahsettiği ikinci konu önemli. Mısır İran olur mu? Bence Türkiye gibi olsun. Ama bunun için yardıma ihtiyacımız var. İlerleyen bir demokrasiden şeriat çıkamaz. Ama tıkır tıkır işleyen bir laik otokrasiden çıkar. Mısır, İran değil. UDP, CHP değil. İhvan AKP değil. Buradaki dengeler daha karışık. Unutmayalım, bir devrimci dönüşüm geçiriyoruz. Böyle zamanlarda her şey mümkün. Önemli olan Mübarek’in gitmesi. Sonra demokrasinin inşası ve özgürlükçü bir anayasa. İhvan bu demokratik platformda bizle birlikte. Ama bize ne yapacağımızı söylemeye kalkarlarsa, halk onlara da bir yanıt verir. O konuda rahatım. İşin bir de başka bir boyutu var. Bir yönüyle aslında Mısır zaten İran! Yani gerçekten. Fikir hürriyeti yok. Korkunç bir şiddet, devlet şiddeti. Bir şey yaparsın, peşine sivil polis takılır. Adını teokrasi koymadan da otokrasi olur. Biz öyleyiz.

CUMAYA DİKKAT
Yarın (Bugün) bizim için çok önemli bir gün. Size Tahrir’den yazdırıyorum bu mektubu. Ortalık artık çok farklı. Başbakan kalkıp yarım bir özür diledi. Sanki üzerimize bu katilleri salmamış gibi. Artık herkes daha öfkeli. Havada barut kokusu duyuluyor. İlk kez korkuyoruz. Daha önceki mektuplardaki neşe yok. Neden? Mübarek başardı. İğrenç biri gerçekten. Bizi terörize etti. Tam anlamıyla terörize etti. Dün orta sınıftan insanlar acaba Mübarek’le mi devam etmeli diye soruyorlardı. Milletin kafası karışıyor tabi. Nasıl olsa aday olmayacak diyenler duydum. Acaba eylemler yavaşlar mı diye düşündük. Yok. Hayır. Eylemler bitmeyecek. Mübarek gidene kadar buradayız. Burada kalmalıyız. Dün develeriyle bizi ezmeye çalışanlar yarın bize kurşun da sıkabilir. Çok yorgunuz. Ama devam edeceğiz. Bu sefer biraz korkarak. Bizim için dua edin diyeceğim, ama Özkök yanlış anlar diye demiyorum...
Özkök ne demişti?
Şalakani’nin ifadeleri bana tuhaf geldi. Hareket camiden başlıyor. Cumayı bile kılmayanlar, apar topar aptes alıp namaza duruyor. Daha “Esselamün aleyküm” demeden koşmaya başlıyorlar. Şimdi bu davranışı nasıl yorumlayacağız? “Demokratik bir koalisyon” mu? Böyle bir koalisyonsa hareket noktası olarak neden cami seçiliyor? Üstelik de namaza saygısızlık yaparak. Belli ki birileri ‘takıyye’ yapıyor. Ya cuma namazına bile gitmediği halde o gün camiye gidenler? Ya da cuma namazına saygısızlığı görmezden gelen gerçek dindarlar? Belli ki, ya birinden biri “İlerde nasılsa ötekini hallederim” umudunu taşıyor. Ya da iki taraf da samimi ve bu ittifakın ülkeyi demokrasiye götüreceğine inandığı için, namaza saygısızlığı kimse takmıyor.

Bu koalisyon yürür mü, onu bilmiyorum. Çünkü camiden demokrasiye giden yolun son durağı belli değil. Orası demokrasi midir, değil midir hep birlikte göreceğiz. Cami koalisyonu, İran’ın laik ve solcu insanları için hüsranla bitti. Sonunda Mısır inşallah Türkiye’ye benzer. Arap dünyasının lider ülkesi nereye gidecek? İran tipi İslami bir rejime mi, yoksa Türkiye tipi bir demokrasiye mi?

Hiç yorum yok: