6 Şubat 2012 Pazartesi

Maskeler Suriye'de düşüverdi

Bir yanımız Arap Baharı’nın neşesi ile dolarken, bir yanımız komplo teorilerinin karanlık sularında balık avlamaya devam ediyor. Tunus’un diktatörü Zeynel Abidin Bin Ali koltuğundan olurken, “sıra Hüsnü Mübarek’te” diye sevinenler. Tahrir meydanını dolduran yüz binlere bakıp; “işte özlediğimiz devrim bu” diyenler. Nedense devrim sırası Suriye’ye gelince, ayaklarının üzerinde terse dönüp, en galiz sözlerle devrime kara çalmaya başladılar. İşin içerisine mezhep taassubunu sokuşturup, güya orta yolu bulacakmış edasıyla köşeli laflar etmeye başladılar. Tunus’ta, Mısır’da, Bahreyn ve Yemen’de olanlar “hürriyet ve adalet” mücadelesi olarak selamlanırken, Suriye’de kan gövdeyi götürmesine rağmen bir suskunluk, bir görmezden gelme hatta daha ileri giderek bir itibarsızlaştırma, bir memnuniyetsizlik hali baş göstermeye başladı. Daha öncesinde sayfalarını, internet sitelerini devrim haberleri ile süsleyenler nedense konu Suriye olunca küstah bir çaresizliğe büründüler. Hama katliamına ağıt yakan “mücahit ağabeyler,” koca bir ülkenin Hama’ya çevrilmesine ses çıkarmamayı tercih ettiler. “Ortadoğu uzmanı” payesiyle İslami camianın ekranlarını ve sayfalarını işgal edenler, Suriye mevzunda ulusalcılarla kol kola girmekten geri durmadı. Hatta içlerinden bazıları, işi mezhep çatışması boyutuna kadar taşıyıp, izandan nasipsiz tavırlar sergiledi. Felaket tellallığı yapıp ortalığı bulandırmanın şehvetine kapıldı.

Arap Baharı’nın yaşandığı ülkeler içerisinde Suriye, adeta bir turnusol kağıdı işlevi gördü. Mazlum ile zalim, gerçek ile yalan, gece ile gündüz, hakikat ile hurafe ortaya çıktı. Kimin gerçekten kardeşlikten bahsedip ümmet şuuru ile hareket ettiğini, kimin kırmızı çizgilerinin ümmet adına değil; mezhebi, ideolojisi, siyasi görüşü adına çizildiğini gösterdi. Elinde megafonla Mısır konsolosluğuna koşanlar, nedense Suriye konsolosluğu önünden geçmez oldu. Beyazıt meydanından Mısır İhvanı’na selam yollayanlar, Suriye ihvanı’nı görmezden geldi. İsrail’e karşı şanlı bir mücadele örneği gösterip kalbimizde taht kuranlar konu Suriye olunca sınıfta kaldı. Suriye’de yaşanan vahşete, Baas rejimi ve Nusayri azınlığın yaptıklarına ses çıkarmayanlar, bundan sonra ne’den bahsederse etsin, mazlum halkların gözünde kaypak bir yalancıdan başkası olamayacaklar. Ancak her şeye rağmen, Suriye halkını yalnız bırakmayanlar da var. Meydanlara çıkıp, konsolosluk önlerine varıp ellerine semaya kaldırıp zafer için dua edenler... 

4 Şubat 2012 Cumartesi

Şimdi tüm Suriye Hama'dır, Humus'tur...

Dün Gece Alemlerin Efendisinin dünyayı teşrif edişinin yıldönümüydü. Tüm dünya üzerinde milyonlarca Müslüman, bu geceyi salavatlar ve dualarla ifa etti. Ancak Suriye'de yaşayan Müslümanlar, gecelerini bombalar, kurşunlar ve ateş altında geçirdi. Humus kenti, Beşar Esad güçlerince havadan ve karadan bombalanıyor. Yüzlerce ölü ve yaralı var... Böyle bir katliam karşısında diyecek hiç bir şey bulamıyorum. Peygamber efendimizin doğum gününde böyle bir katliamın yapılıyor olması, büyük bir kinin ve hıncın da göstergesi aslında. Katliamların hiç bir mazereti yok aslında. Dış güçlerin oyunu, emperyalistlerin planı ve benzeri sloganik sözlerin değeri yok artık. Eli kanlı zalim Esad, ecelinin geldiğinin göstergesi olarak cami duvarına işemekten geri durmuyor. Babasını da sevmediğimiz bu zalim adamın sonu da çok acıklı olacak, buna inanıyorum...

Asker, devrimin intikamını aldı

Mısır’ın Port Said kentinin takımı olan El Masri ile ülkenin en büyük futbol kulüplerinden olan El Ehli arasında önceki gün gerçekleşen karşılaşma, 76 kişinin hayatını kaybettiği bir katliama dönüştü. Bir maç sonrası bu kadar kişinin hayatını kaybetmesi, önemli bir olaydır; ve basit bir şekilde iki taraftar grubu arasında çıkan kavga buna sbep olarak gösterilemez. Olayın arka planı, acı bir provokasyonu gösteriyor. Başkent Kahire takımlarından olan El Ehli’nin taraftar grubu "Ultralar", tüm Mısır genelinde polise karşı verdikleri mücadele ile nam salmış, diktatör Hüsnü Mübarek’i koltuğundan eden devrimde de ön saflarda yer almıştı. Maç devam ederken ve bittiğinde Ehli taraftarları ülkedeki askeri yönetimi protesto edip “Cunta defol” diye bağırıyorlardı. Maç sonrası El Masri taraftarları bilinçli bir şekilde cunta defol diye bağıranların üzerine salındı. Ordu ve polis de olanları seyretmekle yetindi hatta çıkış kapılarını kilitledi, kaçmaya çalışan Ehli taraftarlarının ezilerek can vermesine olanak tanıdı. Görgü tanıkları, askerlerin de bizzat taraftar üzerine ateş açtığını söylüyor.

"Ultralar Ehli" grubunun 2007’deki kuruluşundan beri polis ve ordu ile arası hiçbir zaman iyi olmadı. Ehli taraftarları Tahrir gösterilerinde ezeli rakipleri olan diğer bir Kahire takımı Zamalek taraftarları ile güçlerini birleştirdiler. Sokak çatışmalarında tecrübeli, gözyaşartıcı bombalara alışkın olan Ultralar, Tahrir’de göstericilerin koruması haline gelmişti. Ultralar devrimden sonra da askeri yönetime karşı yapılan gösterilerde yer alıyordu. Askerin olayları engellemeyerek Ultralar’dan intikam almak istemiş olabileceği düşünülüyor ki, bu iddia gözardı edilmeyecek kadar önemli. Mısır halkı şimdi cenazelerini toprağa verdi ama stadtaki ateş, tüm ülkeye yayılmış durumda. Umarım; askeri yönetim bir an önce yerini sivil yöneticilere bırakır.