23 Eylül 2011 Cuma

Burhaneddin Rabbani'ye veda...

Çocukluğunu 80'lerin sonunda yaşamış bizim gibiler, şimdilerde pek de hatırlanmayan/ umursanmayan bir çok olaya şahitlik ettik. Afgan cihadı bunların başında gelir. Daha o zamanlarda Bosna neresi bilmezdik, Çeçenistan diye bir yerin olduğundan haberimiz yoktu. Tek kanallı televizyondan ve tabi ki Milli Gazete'nin manşetlerinden takip ettiğimiz Afganistan, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin işgaline uğramıştı. Dünyanın 2 kutuplu olduğu zamanlarda ABD ordusunun façası Vietnam'da çizildikten sonra geriye bir tek Sovyet ordusu kalmıştı. İşte o muazzam teçhizatlı ordu Afganistan'a girmiş ve katliam üzerine katliam yapmaya başlamıştı. O günlerde bir kaç isim dilimizden hiç düşmezdi; Gulbeddin Hikmetyar, Ahmet Şah Mesut ve Burhaneddin Rabbani... Afgan cihadına komutanlık eden bu 3 isim, cephede harikalar yaratmış ve koca Sovyet ordusunu dize getirmişti. "Afgan dağlarında direnen hilal" olarak isimlendirdiğimiz bu cihadın tamamlanmasının ardından ise Afganistan bir türlü istediğimiz istikrara kavuşamadı. Önce Taliban isyanları, ardından da ABD işgali ile beli kırıldı, dizleri üzerine çöktü bir daha da doğrulamadı. Yukarıda saydığım isimlerden entelektüel birikimi ve savaş dehası ile öne çıkan Ahmet Şah Mesut 2001'de şehit edildi. Geçtiğimiz günlerde ise akil adam duruşu ve sağduyusu ile tanıdığımız Burhaneddin Rabbani bombalı saldırıda şehadete erdi. Allah şehadetini kabul etsin. 

Taliban ve ABD sorunu arasında cedelleşen Afganistan'ın değerli isimleri bir bir hayatını kaybediyor. O bölgede bağımsız bir İslami uyanışın gelişip serpilmesine müsaade etmeyen küresel güçler, önce işgal, ardından da meydana getirdikleri kaos ile yollarına devam ediyor. Umarız Afganistan ve Pakistan bir an önce üzerlerindeki ölü toprağını atar, işgalden ve cehaletten kurtulur. Umudumuz bu yönde...      

Hiç yorum yok: