18 Şubat 2011 Cuma

İran ve Türkiye'nin ortak korkutma taktiği: ABD

Mısır'daki devrim rüzgarının etkisinin iyiden iyiye hissedildiği İran'da son bir haftada yaşananları dikkatle takip ediyorum. Muhalifler her türlü baskıya rağmen sokaklara çıkıp reform isteklerini dillendiriyorlar. Ancak son Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası yaşanan kanlı sokak çatışmaları muhaliflerin gözünü korkutmuşa benziyor; Devrim Muhafızları ve motosikletli Besicler'in estirdiği terör ortamında, daha fazla özgürlük ve demokrasi taleplerinde bulunanların sesi şimdilik güçlü çıkmıyor. Ancak bu durumun çok da uzun sürmeyeceğini düşünüyorum. İslam Devrimi'nin 33. yılının kutlandığı İran'da, bir değişimin mecburiyeti öne çıkıyor. Benim asıl dikkatimi çeken, İran'da yaşananların, Türkiye'deki son Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde yaşananlarla olan tıpa tıp benzerliği. 2007'de statükonun değişmesini istemeyen ve kendilerini Cumhuriyet'e sahip çıkanlar olarak konumlayan kitleler meydanlara çıkmış ve Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı olmasını engellemeye çalışmışlardı. İran'da da statüko taraftarları muhaliflerin sesini bastırmak için meydanlarda. İlginçtir; 2007'deki protesto gösterilerinde Abdullah Gül'ün adının ABDullah Gül olarak yazıldığı posterler açılmıştı. Böyle yapılarak Gül'e ABD'nin adamı damgası vurulmak istenmişti. İran'da da aynı mantığın hüküm sürdüğü görülüyor zira statükonun değişmesini istemeyenler muhalif lider Mir Hüseyin Musavi'nin ismini mUSAvi olarak yazmışlar pankartlara. 

Statükonun değişmesinden korkanlar her iki ülkede de aynı taktiği uyguluyor. Değişime direnme mesajı her iki ülkede de ABD üzerinden veriliyor. Yerleşik düzenin reforma tabi tutulmasını isteyenler her iki ülkede de ABD bağlantılı olmakla suçlanıyor, halka ve dünyaya bu şekilde lanse ediliyor. Kuşkusuz bu taktik, Türkiye'de ters tepti. Ancak İran'da nasıl bir sonuç alacak bilemiyorum. Ama şunu unutmamalıyız ki; her ne kadar ABD, İran'daki muhalif hareketleri desteklediğini belirtse de, ülkeye nüfuz edebilmiş değil. Daha önce de değinmiştim; Mir Hüseyin Musavi de, diğer muhalif lider Mehdi Kerrubi de, rejimin kökten değişmesini değil, reforma tabi tutulmasını ve demokrasinin hayata geçirilmesini istiyor. İran; dünyaya kapalı, baskıcı, tek tip yönetim tarzını bu şekilde daha fazla devam ettiremez. Mahmud Ahmedinejat bir an önce halkın ve muhaliflerin sesine kulak vermeli ve İran'ı demokrasi yoluna sokmalı.

Hiç yorum yok: