15 Mayıs 2009 Cuma

Filistin'de şafak söküyor


61 yıllık işgalin geldiği son nokta; Gazze Katliamı oldu. Dünyanın kanıksamaya, yok saymaya, görmezden gelmeye başladığı işgal, yeniden en derinden, en sarsıcı, en kanlı, en acımasız haliyle karşımıza çıkıverdi. Kendini, sinsi bir soğuk kanlıkla unutturmayı başaran İsrail, yine en iyi bildiği işi yaparak çıktı karşımıza; sivilleri, çocukları, kadınları ve yaşlıları öldürmek, evleri, hastaneleri, camileri, okulları bombalamak... Bundan başkasına kafa yormayan işgalci bir devlet olarak tekrar tanıttı kendini. Savaş bitti, ateşkes sağlandı. Vicdan sahibi herkesin nefretini kazanan İsrail, hayal ettiği hiç bir kazanca ulaşamadı. Henüz hiçbirimiz farkında değiliz, ancak yeni bir dönemin eşiğindeyiz. Gerçek Hayat'ın 9 yıl önce, 1. sayısında kapaktan duyurduğu "Filistin’de şafak söküyor" müjdesi, işte şimdi hayat buluyor. Dünyanın 4. büyük ordusuna sahip olan İsrail ve karşısında el yapımı silahlarla vatanlarını savunan Filistinliler ve 22 gün süren bir savaş... Denizden, karadan ve havadan en modern ve en yeni silahlarla 22 gün boyunca bombalanan bir şehir. Ve bu uzun günlerin sonunda bir avuç insanın kazandığı haklı ve bir o kadar da şanlı bir zafer. Önce zaferimizi kutlayalım; "Zaferimiz mübarek olsun" diyelim. Umarım bu zafer, yeni ve büyük zaferlere kapı açar.

Gazze bizim neyimiz oluyor?
Gazze'nin İslam dünyası ve Filistin açısından önemi çok büyük. Öncelikle; büyük İslam müçtehidi İmam Şafi'nin memleketi Gazze. Kendi adıma itiraf etmeliyim ki; bu bilgiye 22 günlük savaştan sonra sahip oldum. Gazze'nin Filistin için önemi ise; Hamas'ın 1987 yılında Şeyh Ahmet Yasin liderliğinde bu şehirde kurulmasıdır. 1948 yılından, yani fiili işgalden, bu tarihe kadar Filistin davası, FHKC (Filistin Halk Kurtuluş Cephesi) gibi Marksist sol örgütlerin ve FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü) gibi laik milliyetçi grupların mücadelesine emanet edilmişti. İslam’ın ilk kıblesini bağrında barındıran bu topraklarda kurtuluş mücadelesi İslam şuuru olmaksızın el yordamıyla sürdürülüyordu. Hamas'ın kurucularına yakından baktığımızda hemen hemen hepsinin Mısır'da Hasan El Benna'nın kurmuş olduğu İhvanı- Müslim’in (Müslüman Kardeşler) teşkilatının tedrisatından geçmiş kişiler olduğunu görürüz. 1987 yılına kadar silahlı, örgütlü, askeri bir mücadeleye soğuk bakan Filistinli Müslümanlar, İsrail işgalinin hem Filistinliler hem de diğer Araplar ve Müslümanlar tarafından kanıksanmaya başlandığını fark etmeleriyle birlikte, bir tomurcuk gibi patlayan İntifada'nın da el vermesiyle, Hamas'ı kurmuş oldular. Hamas; Türkçesi "İslami Direniş Hareketi" olan cümlenin baş harflerinin kısaltılmışıdır. Hamas, hem işgale, hem Arap vurdumduymazlığına, hem de yolsuzluğa ve atalete batmış olan Yaser Arafat başkanlığındaki El Fetih yönetimine bir cevap olarak; gücünü halktan alan, İslami ilkelere ve düsturlara gönülden bağlı, özgür Kudüs için Ümmet dayanışmasına inanan bir teşkilat anlayışıyla kurulmuştu. Filistin halkına sağladığı ücretsiz eğitim ve sağlık hizmetleri ve sosyal yardımlaşma faaliyetleri ile işgal altında onurlu bir yaşamın olanaklarını sağladı. Hamas'ın en önemli özelliği; yönetim kadrosunun halkın içinden gelmesi ve geldiği yeri unutmamasıdır. Şeyh Ahmet Yasin ve son Gazze saldırılarında şehit düşen Prof. Dr. Nizar Rayyan buna en güzel örnektir. İslam dünyasında tarifsiz bir sevgi ve saygıya sahip olan Şeyh Ahmet Yasin, ömrünün çoğunu İsrail zindanlarında geçirdikten sonra halkının yanından ayrılmayıp, 22 Mart 2004 tarihinde bir sabah namazı çıkışı, tekerlekli sandalyesinde evine giderken, İsrail füzesi ile şehit edilmiştir. Prof. Dr. Nizar Rayyan da, "halkım bombaların altında direnirken, sığınağa gidip saklanmam" diyerek evini terk etmemiş, direnmiş ve ailesi ile birlikte şehit düşmüştür. Tüm bu anlattıklarımız; Hamas'ın kimyasını ve profilini gösteriyor bize. Tüm bunlar, Hamas'ı Filistin halkının haricinde başka bir örgütmüş gibi göstermeye çalışan ve hatta olumsuzlukların, savaşın, ambargonun onun yüzünden olduğunu iddia eden Siyonist bakış açısına sahip kişilere bir cevaptır aslında.

Allah bize yeter, o ne güzel vekildir…
22 günlük savaş boyunca ekranlardan ne gördük? Gözlerimizin içine baka baka; Kelime-i Şehadet getiren, her türlü acıya rağmen Tekbiri dillerinden düşürmeyen, "Allah bize yeter, o ne güzel vekildir" diyerek acıya göğüs geren, sedyelerde taşınırken inadına ve ısrarla şahadet parmaklarını gösteren erkekleri, kadınları, yiğitleri, şehitleri gördük. Onca kamera varken; Hamas'a öfke kusan, dünyadan medet uman, Arap liderlerini yardıma çağıran, çaresizliklerine isyan eden bir kişiye şahit olduk mu? Tevekkül, azim, sabır, dua, cihat ve şehadet... Şu zaman diliminde, şu coğrafyada bizimle beraber böyle soylu bir halkın da yaşadığını bilmek, sevindiriyor beni. Ümidimi artırıyor. İmanımı tazeliyor.
Ellerinde kalan son vatan toprağını savunmak için canlarını dişlerine takan, tüm dünya tarafından terörist damgası yiyen, kardeş bildiklerince yalnız bırakılan, refiklerince ihanete uğrayan Hamas, Gazze’nin ve Filistin’in tek resmi temsilcisidir. 2006 Ocak ayında yapılan, ABD ve bağımsız gözlemcilerce bölgenin en adil ve demokratik seçimi olarak isimlendirilen bir seçimin haklı galibidir Hamas. Filistinlilerin %60 oranında bir desteğini alan Hamas, Arap devletleri içerisinde demokrasi ile iktidara gelen tek hareket ve partidir. İşte bu yüzden diktatörler, tek adam’lar, krallar, halkından korkanlar, zalim yöneticiler sevmez Hamas’ı. Son savaşta “neden Arap yöneticiler sustu, Filistinlilerin yanında yer almadı” diyenlere cevap budur.